Page 21 - Vakıfbank - Türkçe

Basic HTML Version

19
SUNUŞ
Özet Yönetim Kurulu Raporu
Değerli Paydaşlarımız,
Dünya ekonomisi, 2011 yılına Avro Bölgesi’ne ilişkin endişelerin yarattığı belirsizliklerle girmiştir. Avro Bölgesi
ülkelerinin yüksek kamu açıkları ve bankacılık sektörüne ilişkin sorunlar 2011 yılının en önemli gündem maddelerini
oluştururken, bu durum AB’nin dağılmasına kadar giden tartışmaların da sıkça gündeme gelmesine neden olmuştur.
Borçlanma maliyetlerinin giderek artmasıyla sonuçlanan bu süreç, sorunlu ülke borçlarının çevrilebileceğine yönelik
endişelerin artmasına ve krizin daha da derinleşmesine neden olmuştur. Borç krizinin aşılması için Avrupa hükümetleri
çeşitli önlem arayışlarına girerken, Avrupa Merkez Bankası ile para ve maliye otoriteleri tarafından alınan önlemler
piyasaları tatmin etmeye yetmemiştir.
Bu gelişmeler altında krizden en çok etkilenen bölgeler olan gelişmiş ülkelerde büyüme görünümleri bozulurken,
yükselen emtia fiyatları enflasyona ilişkin endişeleri daha da artırmıştır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları
Avro Bölgesi’ndeki borç krizinin etkilerini gerekçe göstererek birçok ülkenin kredi notunu düşürürken, borç krizinden
olumsuz şekilde etkilenen finansal kuruluşlara karşı da aynı tutumu izlemişlerdir.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’deki gelişmeler ise Avro Bölgesi’nin yarattığı endişelerin gerisinde kalırken,
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P) bu ülkenin ‘’AAA’’ olan uzun vadeli kredi notunu
tarihinde ilk kez ‘’AA’’ya düşürdüğünü açıklamıştır. Piyasalarda bu kararın olumsuz etkileri kısa süreli olurken, görece
olumlu görünümünü koruyan ABD ekonomisindeki büyüme, beklentilerin altında kalmıştır. Tüm bu aşağı yönlü risklere
ve global yavaşlamaya rağmen gelişmekte olan ülkeler ise yüksek büyüme performansını sürdürmüşlerdir.
IMF tarafından; 2010 yılında %5,2 büyüyen dünya ekonomisinin 2011 yılını %3,8 oranında bir büyümeyle tamamlaması
beklenirken, 2010 yılında %3,2 oranında büyüyen gelişmiş ülkelerin 2011 yılında %1,6, 2010 yılında %7,3 büyüyen
gelişmekte olan ülkelerin ise 2011 yılında %6,2 oranında büyümesi beklenmektedir.
Dünya ekonomisi krizle mücadele ederken, Türkiye ekonomisi bu süreçte gerek ekonomik büyüme gerekse istihdam
piyasalarındaki ve bütçe dengesindeki iyileşme ile oldukça olumlu bir görünüm sergilemiştir. 2010 yılını %9 oranında
büyümeyle tamamlayan Türkiye ekonomisi, 2011 yılının ilk üç çeyreğinde %9,6 oranında bir büyümeyle dünyanın
en hızlı büyüyen ekonomisi olarak yerini almıştır. Bu yüksek büyüme oranı istihdam piyasasındaki iyileşmeyi de
beraberinde getirirken, 2010 yılında %11,4 oranında olan işsizlik oranı 2011 yılsonunda %9,8 seviyesine gerilemiştir.
Ancak, artan iç talebin de desteklediği yüksek büyüme performansı, bu dönemde cari açığın yükselmesine neden
olmuştur. Cari açıktaki sert yükseliş 2011 yılında TCMB ve BDDK’yı çeşitli önlemler almaya iterken, Temmuz ayından
itibaren TL’de görülen değer kaybı, cari açığın yıllık bazda artış hızını yavaşlatmış, ancak yılsonunda cari açık 2010
yılına göre %66,3 oranında artışla 77,1 milyar ABD dolarına çıkmıştır. 2012 yılında da gerek petrol fiyatlarının ve TL’nin
seyrinin, gerekse de ekonomik aktivitenin cari işlemler dengesi üzerinde belirleyici olması beklenmektedir. 2011
yılında bütçe açığı ise 2010 yılına göre %56,5 oranında azalarak 17,4 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra 2010 yılında yıllık bazda %6,4’e gerileyen TÜFE’nin 2011 yılında %10,45’e yükselmesi
olumsuz bir gelişme olarak dikkati çekerken, küresel ölçekte artan emtia fiyatları, TL’nin değer kaybı ve vergi
ayarlamaları, fiyatlardaki bu yükselişte önemli rol oynamıştır. Ancak, 2011 yılında enflasyonun yükselişine etki eden
faktörlerin yukarı yönlü etkilerinin 2012 yılında azalacağı ve 2012 yılsonunda enflasyonun hedefler doğrultusunda
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
2011 yılında toplam 75 baz puanlık faiz indirimi ile politika faiz oranını %5,75’e çeken TCMB, gerek finansal istikrarı
sağlamak gerekse TL’de görülen sert değer kaybının önüne geçmek için 2010 yılında olduğu gibi 2011 yılında
da geleneksel olmayan para politikalarını devam ettirmiş ve bu sayede hem cari açığın hem de döviz kurunun
gerilemesine destek olmuştur. Enflasyondaki yükseliş nedeniyle önümüzdeki dönemde TCMB’nin sıkı duruşunu devam
ettirmesi beklenirken, global belirsizliklerin para politikası üzerinde belirleyici olması söz konusu olabilecektir.