Page 86 - Vakifbank

Basic HTML Version

Özet Yönetim
Kurulu Raporu
Değerli Hissedarlarımız,
2011 yılına benzer şekilde 2012 yılında
da Avro Bölgesi’ne ilişkin belirsizlikler,
küresel ekonomiyi yönlendiren önemli
gelişmelerin başında yer almıştır.
Avro Bölgesi’nde Yunanistan’ın yanı
sıra yüksek kamu borcu ve bankacılık
sektöründeki sorunlar ile İtalya ve
İspanya gündemi yoğun bir şekilde
meşgul ederken, özellikle İspanya’nın
yardım başvurusunda bulunup
bulunmayacağı küresel finansal
piyasaları baskı altına almıştır. 2012
yılında Avro Bölgesi’ndeki yapısal
sorunların çözülmesi için atılan adımlar
risk algılamalarını bir miktar hafifletse
de, sorunların çözüleceğine ilişkin
güven henüz tam olarak tesis edilmiş
görünmemektedir.
2012 yılı gerek gelişmiş gerekse
gelişmekte olan ülkelerin 2011
yılına göre daha yavaş büyüme
gösterdikleri bir yıl olmuştur. Bu durum
gelişmiş ülkelerde parasal genişleme
politikalarının devam etmesine
ve görece daha yüksek büyüme
performansı yakalayan gelişmekte
olan ülkelere ise sermaye akımlarının
sürmesine neden olmuştur. Artan
sorunların çözümü için alınan sıkı
maliye politikası önlemlerinin büyüme
performansını olumsuz etkilediği
Avro Bölgesi, yılın son iki çeyreğinde
daralmıştır. Büyüme performansı
kötüleşen Avro Bölgesi’nde, Avrupa
Merkez Bankası düşük faiz ve parasal
genişleme politikasını 2012 yılında da
sürdürmüştür.
Dünyanın en büyük ekonomisi olan
ABD’de ise 2012 yılında başkanlık
seçimleri gerçekleşmiş, bunun ardından
ortaya çıkan mali uçurum sorunu
piyasaları uzun süre meşgul etmiştir.
2012 yılında parasal genişleme
politikalarını sürdüren ülkelerin başında
gelen ABD’de, Eylül ayında üçüncü
niceliksel gevşeme programı kararı
alınmıştır. Ayrıca Aralık ayında sona
eren kısa vadeli borçlanma kağıtlarının
uzun vadeli borçlanma kağıtları
ile değiştirildiği Twist operasyonu
yerine ucu açık tahvil alım programı
uygulamaya konulmuştur. Ancak, 2012
yılının son haftalarında ABD Merkez
Bankası’nın (FED), 2015 yılının ortalarına
kadar faizleri düşük tutacağı söylemini,
işsizlik oranı %6,5’e düşene kadar
ve enflasyon oranı %2,5’i aşmadığı
sürece gevşek para politikasının devam
edeceği söylemiyle değiştirmesi, olumlu
açıklanan istihdam verileriyle birlikte
piyasalarda FED’in erken çıkış stratejisi
uygulayabileceği tartışmalarına neden
olmuştur.
2011 yılında %8,5 oranında büyüyen
Türkiye ekonomisi, 2012 yılının ilk
çeyreğinde %3,4, ikinci çeyreğinde
%3,0 ve üçüncü çeyreğinde %1,6
oranında büyümüş, 2012 yılının ilk 9
ayında ise %2,6 oranında büyüme
gerçekleştirmiştir.2012 yılında
büyümeye en önemli katkı net ihracat
artışından gelmiştir. Bu doğrultuda cari
işlemler açığı da 2012 yılında belirgin bir
toparlanma göstermiş, 2011 yılında 77
milyar ABD doları ile GSYH’nin %10’una
ulaşan cari işlemler açığı 2012 yılında
48,9 milyar ABD doları seviyesine
gerilemiştir. Cari işlemler hesabının en
önemli bölümünü oluşturan dış ticaret
açığındaki iyileşmede altın ticaretine
ilişkin gelişmeler ve petrol fiyatlarının
seyri önemli rol oynamıştır. Ekonomideki
büyümeye paralel olarak 2011 yılında
%9,8 düzeyinde olan işsizlik oranı 2012
yılında %9,2’ye gerilemiştir.
2011 yılını %10,45 seviyesinde
tamamlayan yıllık TÜFE, 2012
yılının ilk aylarında da çift haneli
seviyelerde seyrettikten sonra emtia
fiyatlarındaki yavaşlama ile yeniden
tek haneli seviyelere gerilemiştir.
Yılın son çeyreğinde ise gerek baz
etkisi gerekse gıda fiyatlarının olumlu
seyrine bağlı olarak yavaşlamanın hız
kazanması ile enflasyon, yılı %6,16
seviyesinde sonlandırmıştır. Böylece
2012 yılında enflasyon hedeflemesi
döneminin en düşük yılsonu enflasyonu
gerçekleşmiştir. TCMB, 2012 yılında da
faiz ve faiz dışı para politikası araçlarını
birlikte kullanmaya devam etmiştir. Faiz
koridorunun üst bandı olan borç verme
faiz oranını kademeli olarak indirerek
piyasaya verilen likiditeyi artırmış,
politika faiz oranını da %5,50 seviyesine
çekmiştir. Son çeyrekte artan sermaye
akımlarının finansal istikrarı bozucu
etkilerini sınırlandırmak için yılın son
ayında zorunlu karşılıklarda sınırlı bir
artırıma gitmiştir.
Bankacılık sektörü ise Türkiye
ekonomisinin 2012 yılında gösterdiği
performansa sağlam yapısı ile katkıda
bulunmaya devam etmiştir. Sektörün
toplam aktifleri Aralık ayı itibarıyla
2011 yılsonuna göre %12,6 artarak
1.371 milyar TL olmuştur. Kredi hacmi,
sektörün büyümesine en yüksek katkıyı
yapmaya devam edecek biçimde
%16,4 oranında artışla 794,8 milyar
TL’ye ulaşırken, 2012 yılında Türkiye
ekonomisinin büyüme hızında görülen
yavaşlamanın etkisiyle sektörde tahsili
gecikmiş alacakların (TGA) yıllık artış
hızı da 2012 yılının Aralık ayında
yükselmeye devam etmiştir. Böylece
TGA Aralık ayında yılsonuna göre %23,5
oranında artarak 23,4 milyar TL’ye
çıkmıştır. Bankacılık sektörünün menkul
kıymet portföyünün artış hızı ise kâr
realizasyonları sonucu 2011 yılsonuna
göre %5,3 oranında gerilemiştir.
2011 yılında da bankacılık sektörünün
en önemli fon kaynağını mevduat
oluşturmuş ve toplam mevduat
Aralık ayı itibarıyla %11,0 oranında
artarak 771,9 milyar TL’ye ulaşmıştır.
86